“Tarih kitaplarında ne kolaydır zamanı anlamak? Sayfaya bir çizgi çekilir. Üzerinde kertikler... Şurası Milat... Milattan Önce, Milattan Sonra... 1200, 1300, 1400, 1500... 1900... Aralarda daha küçük eşikler. Zaman tarih kitaplarında üzeri çentikli düz bir çizgidir.
Dilbilgisi kitaplarında da kolaydır zamanı anlamak. Di’li geçmiş, miş’li geçmiş... Geldim, geldin, geldi… Gelmişim, gelmişsin, gelmiş…
Ceviz ağacı, tarih kitaplarındaki zaman çizgileri üzerinde gösterilmeye değmeyecek kadar ince çentiklere kök salmış, enine boyuna geniş bir ağaçtır. Ki biz o çentiklerde yaşarız.”
Biz yirminci yüzyılda bir şehir bırakmış nesildeniz. Her birimizin o şehirde bir hikâyesi kalmıştır. Birçok hikâyesi…
2000’e girerken, yirmi birinci yüzyıla girmenin, hatta üçüncü binyıla girmenin heyecanlarını yaşadık. Tarihin bir dönüm noktasına şahit oluyorduk! Az şey mi? Heyecanımız yatışınca fark ettik ki, ömrümüzün yarısı da giden asırla birlikte gitti.
Bu kitap gidenlerin hikâyesidir.
“Tarih kitaplarında ne kolaydır zamanı anlamak? Sayfaya bir çizgi çekilir. Üzerinde kertikler... Şurası Milat... Milattan Önce, Milattan Sonra... 1200, 1300, 1400, 1500... 1900... Aralarda daha küçük eşikler. Zaman tarih kitaplarında üzeri çentikli düz bir çizgidir.
Dilbilgisi kitaplarında da kolaydır zamanı anlamak. Di’li geçmiş, miş’li geçmiş... Geldim, geldin, geldi… Gelmişim, gelmişsin, gelmiş…
Ceviz ağacı, tarih kitaplarındaki zaman çizgileri üzerinde gösterilmeye değmeyecek kadar ince çentiklere kök salmış, enine boyuna geniş bir ağaçtır. Ki biz o çentiklerde yaşarız.”
Biz yirminci yüzyılda bir şehir bırakmış nesildeniz. Her birimizin o şehirde bir hikâyesi kalmıştır. Birçok hikâyesi…
2000’e girerken, yirmi birinci yüzyıla girmenin, hatta üçüncü binyıla girmenin heyecanlarını yaşadık. Tarihin bir dönüm noktasına şahit oluyorduk! Az şey mi? Heyecanımız yatışınca fark ettik ki, ömrümüzün yarısı da giden asırla birlikte gitti.
Bu kitap gidenlerin hikâyesidir.