1917de Rusya'da eğitimsiz, çoğu okuryazar bile olmayan, uzun savaşlarda gücü tükenmiş işçi ve köylü kitleler kaderlerini onlarla birleştirmiş az sayıda aydınla birlikte, büyük bir atılganlık ve cesaretle, önce çarlığın, sonra da burjuvazinin iktidarını devirmiş, iktidara gelmişlerdi. Peki şimdi ne olacaktı?
Tüm kaynaklarını yıpratıcı savaşlarda tüketmiş geri bir ülkede, emperyalist devletlerin, çarlık artıklarının, liberallerin durulmayan isyan ve sabotajlarını boşa çıkarabilecekler miydi?
Devrimci politikayı hayata geçirerek koca bir ülkeyi yönetme yeteneğini gösterebilecekler miydi? Tüm burjuvalar, çoğu aydınla "sosyalist teorisyenler", cahil sınıfların iktidarı yönetemeyeceği önyargısının etkisi altında, küçümseyici bir alayla "yapamazlar, imkânsız" diyorlardı.
Ama başardılar. işçiler, sınıfın tüm dinamiklerine sonsuz gelişme imkânı sağlayan devrim ortamında, devasa engellerle savaşarak sömürüsüz bir eşitlik dünyasını inşa ederken tarihin bu en köklü önyargısını da paramparça ettiler. Lenin gibi bir dehanın önderliğinde bürokratızmden uzak, mücadeleci ve nesnel bir şeklide yönetmeyi öğrendiler.
1917de Rusya'da eğitimsiz, çoğu okuryazar bile olmayan, uzun savaşlarda gücü tükenmiş işçi ve köylü kitleler kaderlerini onlarla birleştirmiş az sayıda aydınla birlikte, büyük bir atılganlık ve cesaretle, önce çarlığın, sonra da burjuvazinin iktidarını devirmiş, iktidara gelmişlerdi. Peki şimdi ne olacaktı?
Tüm kaynaklarını yıpratıcı savaşlarda tüketmiş geri bir ülkede, emperyalist devletlerin, çarlık artıklarının, liberallerin durulmayan isyan ve sabotajlarını boşa çıkarabilecekler miydi?
Devrimci politikayı hayata geçirerek koca bir ülkeyi yönetme yeteneğini gösterebilecekler miydi? Tüm burjuvalar, çoğu aydınla "sosyalist teorisyenler", cahil sınıfların iktidarı yönetemeyeceği önyargısının etkisi altında, küçümseyici bir alayla "yapamazlar, imkânsız" diyorlardı.
Ama başardılar. işçiler, sınıfın tüm dinamiklerine sonsuz gelişme imkânı sağlayan devrim ortamında, devasa engellerle savaşarak sömürüsüz bir eşitlik dünyasını inşa ederken tarihin bu en köklü önyargısını da paramparça ettiler. Lenin gibi bir dehanın önderliğinde bürokratızmden uzak, mücadeleci ve nesnel bir şeklide yönetmeyi öğrendiler.