“Uzun bir süre durdum ve Yunus Adasına baktım. Gördüğüm son şey yüksek araziydi. Orada birçok renkteki taşların altında yatan Sıdoko'yu ve nerede olursa olsun Kila’yı ve çitlerimde boş yere çizen küçük kırmızı tilkiyi düşündüm, kanom mağarada ve tüm mutlu günlerde saklandı.”
* * *
“Yunuslar denizden çıktılar ve geminin önünde yüzdüler. Sabahları birçok lig için parlak suyun içinden yüzerek köpük desenlerini dokuyorlardı. Küçük kuşlar kafeslerinde cıvıldıyordu ve Sıdoko-Aru yanıma oturdu. Artık tek başıma bir adada yaşamayacaktım, çünkü sonun da benim için gelmişlerdi. Sıdokoyu, ve en önemlisi Atalay’ı asla ama asla unutmayacağım ve onları sonsuza kadar kalbimde taşıyacağım.”
“Uzun bir süre durdum ve Yunus Adasına baktım. Gördüğüm son şey yüksek araziydi. Orada birçok renkteki taşların altında yatan Sıdoko'yu ve nerede olursa olsun Kila’yı ve çitlerimde boş yere çizen küçük kırmızı tilkiyi düşündüm, kanom mağarada ve tüm mutlu günlerde saklandı.”
* * *
“Yunuslar denizden çıktılar ve geminin önünde yüzdüler. Sabahları birçok lig için parlak suyun içinden yüzerek köpük desenlerini dokuyorlardı. Küçük kuşlar kafeslerinde cıvıldıyordu ve Sıdoko-Aru yanıma oturdu. Artık tek başıma bir adada yaşamayacaktım, çünkü sonun da benim için gelmişlerdi. Sıdokoyu, ve en önemlisi Atalay’ı asla ama asla unutmayacağım ve onları sonsuza kadar kalbimde taşıyacağım.”