"Sevgilim, henüz haberleşebiliyorken yazmaya devam edeceğim sana. Gücümü ve aklımı toparlayabildiğim anlarda. Mesajlarımı uzun tutmamaya çalışıyorum. Bu sabah televizyon kuleleri vuruldu. Elektrik ve suyumuz henüz kesilmedi. Sığınaklara erzak desteği yapılıyor. Sana daha önce de yazdığım gibi komşum
Alexandre tekerlekli sandalyeye bağımlı olduğu için evinden ayrılamadı.
Her sabah ona erzak götürmeye devam ediyorum. Elimden geldiğince yanında olmaya çalışıyorum. Hiç kolay olmuyor. Önce sıraya girip hakkımı alıyor, aç kalmayacak kadar ayırıyorum. Geri kalanı paketleyip dışarıya çıkıyorum. Sığınaktan kafamı uzatıp hızlıca bakıyorum sağa sola, dinliyorum. Sokağın sesi pek çok şeyin habercisi. Ayak sesleri
ka- rarlı ve tok ise askerler, tedirgin ve yere basmaya korkar adımsa bizlerden. Güvenli olduğunu hissettiğimde yavaşça süzülüyorum ıssızlığın ortasına (...) Siren seslerinin sustuğu anlardan biri. Yaklaşıp pencereyi açıyor, pervaza ekmek kırıntılarını bırakıyor. Bir grup kuş üşüşüyor. Birbirlerinin kanatları altında çırpınıyorlar.
Alexandre gülümseyip el sallıyor. Kediler, köpekler, fareler ve böcekler bile gizlenmiş. Sokakta çıt çıkmıyor..."
İlk kitabı olan 'Gülkurusu Öyküler' ile yazın dünyasına adım atan Gonca Keskin uzun sayılacak bir aradan sonra 'Yuvamız Otel' adlı yeni öykü kitabıyla okurla buluşuyor. Şaşırtıcı olgunlukta bir kurmaca diliyle kurduğu öykülerde, sözcük tasarrufunu en üst düzeye çıkararak, öykünün göstermekten çok sezdirmeye yönelen derinliğini duyumsatıyor. Neredeyse gereksiz betimleme ve çoğaltmaya yönelen sıradanlıktan uzak durarak hem bireysel hem de toplumsal olanı kendine dert ediniyor. Egemen aklın üstünü örttüğü, örtmeye çalıştığı insani duyarlığı önceliyor. Her öyküsü okuru durup düşünmeye davet ederken, ince bir bilgelik de öykülerinin dilini oluşturuyor. Güçlü bir öykücü, dikkatle izlenmesi gereken bir dil..."
Aydın Şimşek
"Sevgilim, henüz haberleşebiliyorken yazmaya devam edeceğim sana. Gücümü ve aklımı toparlayabildiğim anlarda. Mesajlarımı uzun tutmamaya çalışıyorum. Bu sabah televizyon kuleleri vuruldu. Elektrik ve suyumuz henüz kesilmedi. Sığınaklara erzak desteği yapılıyor. Sana daha önce de yazdığım gibi komşum
Alexandre tekerlekli sandalyeye bağımlı olduğu için evinden ayrılamadı.
Her sabah ona erzak götürmeye devam ediyorum. Elimden geldiğince yanında olmaya çalışıyorum. Hiç kolay olmuyor. Önce sıraya girip hakkımı alıyor, aç kalmayacak kadar ayırıyorum. Geri kalanı paketleyip dışarıya çıkıyorum. Sığınaktan kafamı uzatıp hızlıca bakıyorum sağa sola, dinliyorum. Sokağın sesi pek çok şeyin habercisi. Ayak sesleri
ka- rarlı ve tok ise askerler, tedirgin ve yere basmaya korkar adımsa bizlerden. Güvenli olduğunu hissettiğimde yavaşça süzülüyorum ıssızlığın ortasına (...) Siren seslerinin sustuğu anlardan biri. Yaklaşıp pencereyi açıyor, pervaza ekmek kırıntılarını bırakıyor. Bir grup kuş üşüşüyor. Birbirlerinin kanatları altında çırpınıyorlar.
Alexandre gülümseyip el sallıyor. Kediler, köpekler, fareler ve böcekler bile gizlenmiş. Sokakta çıt çıkmıyor..."
İlk kitabı olan 'Gülkurusu Öyküler' ile yazın dünyasına adım atan Gonca Keskin uzun sayılacak bir aradan sonra 'Yuvamız Otel' adlı yeni öykü kitabıyla okurla buluşuyor. Şaşırtıcı olgunlukta bir kurmaca diliyle kurduğu öykülerde, sözcük tasarrufunu en üst düzeye çıkararak, öykünün göstermekten çok sezdirmeye yönelen derinliğini duyumsatıyor. Neredeyse gereksiz betimleme ve çoğaltmaya yönelen sıradanlıktan uzak durarak hem bireysel hem de toplumsal olanı kendine dert ediniyor. Egemen aklın üstünü örttüğü, örtmeye çalıştığı insani duyarlığı önceliyor. Her öyküsü okuru durup düşünmeye davet ederken, ince bir bilgelik de öykülerinin dilini oluşturuyor. Güçlü bir öykücü, dikkatle izlenmesi gereken bir dil..."
Aydın Şimşek