“Dünya ayaklarının altında boylu boyunca uzanıyor. Bir kez ata bindin mi ne kadar uzağa gideceğini Tanrı bilir. Savaş seni bekliyor! Zafer seni bekliyor! Bugün sana acı veren şey bir zaman sonra iyileşecek. Sırtındaki kanatların nasıl da büyüdüğünü görebiliyorum. Haydi uç Tanrı’nın kuşu! Kaderinde bu yazılı, bunun için yaratıldın.”
17. yüzyılın ortaları, 2. Viyana Kuşatması arifesi…
Osmanlı tehdidi altındaki Avrupa’da savaş tamtamları işitilirken, Anulka’yla Yaçek’in tutku dolu aşkına odaklanıyor Henryk Sienkiewicz. Bir yanda Anulka’yı elde etmeye çalışan zorbalar, diğer yanda acısını da aşkıyla beraber kalbine gömerek savaşa katılan Yaçek var. Aşkın ve zafer inancının beraberce ilerlediği, her anında savaşın etkisini hissedebildiğimiz Zafer Meydanı, Türkçeye ilk defa çevriliyor.
1905’te Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Sienkiewicz, Zafer Meydanı’nda, hayatın her alanında mücadele olduğunun altını çiziyor. Biz de bu sayede savaşa Lehlerin gözünden bakabilme imkânına sahip oluyoruz.
“Dünya ayaklarının altında boylu boyunca uzanıyor. Bir kez ata bindin mi ne kadar uzağa gideceğini Tanrı bilir. Savaş seni bekliyor! Zafer seni bekliyor! Bugün sana acı veren şey bir zaman sonra iyileşecek. Sırtındaki kanatların nasıl da büyüdüğünü görebiliyorum. Haydi uç Tanrı’nın kuşu! Kaderinde bu yazılı, bunun için yaratıldın.”
17. yüzyılın ortaları, 2. Viyana Kuşatması arifesi…
Osmanlı tehdidi altındaki Avrupa’da savaş tamtamları işitilirken, Anulka’yla Yaçek’in tutku dolu aşkına odaklanıyor Henryk Sienkiewicz. Bir yanda Anulka’yı elde etmeye çalışan zorbalar, diğer yanda acısını da aşkıyla beraber kalbine gömerek savaşa katılan Yaçek var. Aşkın ve zafer inancının beraberce ilerlediği, her anında savaşın etkisini hissedebildiğimiz Zafer Meydanı, Türkçeye ilk defa çevriliyor.
1905’te Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Sienkiewicz, Zafer Meydanı’nda, hayatın her alanında mücadele olduğunun altını çiziyor. Biz de bu sayede savaşa Lehlerin gözünden bakabilme imkânına sahip oluyoruz.