“Hangi sese irkildin başın iki elin arasında çığlık çığlığa? Dağlar denizlere paralel ve zirveleri gri duman kaplı, çağırsa mavi düşlerin, için içine sığmayacak! “Haydi, başlasana bir yerden gelmeye!” desen, mevsim kış! Olur da bir gün, “Sen gelme, ben uğrayacağım ayaküstü,” demeni çok bekledim... Ne sen geldin ne ben beklemekten vazgeçtim. Buraya kadar tamam gelinmez veya gidilmez günlerdeyiz. Hiç mi bunun yolu yordamı yok? Anlaşılsın hiç yok, en azından şimdilik... Peki, ne kadar zamanımız var? Biraz zamanımız var, beklemeye! Taşlar yerine bir bir oturacak, oturmayanların üzerinden atlayıp geçeceğiz. Evet, yolların zorluğu bizi ürkütmez, gideceğimiz yolu bildikten sonra!"
“Hangi sese irkildin başın iki elin arasında çığlık çığlığa? Dağlar denizlere paralel ve zirveleri gri duman kaplı, çağırsa mavi düşlerin, için içine sığmayacak! “Haydi, başlasana bir yerden gelmeye!” desen, mevsim kış! Olur da bir gün, “Sen gelme, ben uğrayacağım ayaküstü,” demeni çok bekledim... Ne sen geldin ne ben beklemekten vazgeçtim. Buraya kadar tamam gelinmez veya gidilmez günlerdeyiz. Hiç mi bunun yolu yordamı yok? Anlaşılsın hiç yok, en azından şimdilik... Peki, ne kadar zamanımız var? Biraz zamanımız var, beklemeye! Taşlar yerine bir bir oturacak, oturmayanların üzerinden atlayıp geçeceğiz. Evet, yolların zorluğu bizi ürkütmez, gideceğimiz yolu bildikten sonra!"