Neden bazı mekânlar bize zevk, korku, üzüntü ve iğrenme duygularını yaşatmaktadır ya da bazı mekânlar bizde neden tüketim arzusu uyandırmakta, geçmişe nostaljik bir yolculuğa sebep olmaktadır? Tüm bunlar insanoğlunun her daim bir mekân içerisinde olduğunu ve aslında insanoğlunun serüveninin mekânların serüveni olduğunu gözler önüne sermektedir. Bireyin, toplumun ya da mekânın bakışının arkasında gizli olan nedir? Bireyin duyguları sürekli his ve değişime açık mıdır? Bu sorular bağlamında bakıldığında aslında sorgulamaya çalıştığımız şey bir bilinç ve duygu coğrafyasıdır. Çünkü değişen her coğrafya aynı zamanda beraberinde bir bilinç ve hissiyat değişikliğini de getirmektedir. Bu anlamda, öznesi insan olan her coğrafyanın veya sosyal alanın farklı bir toplumsal hafıza ve duygu durumuna sahip olduğu görülmektedir. Sosyolojik bir gözle bakıldığında mekânsal bir değişim toplumsal belleğin ve toplumsal üretimin değişimi ile ilintili bir durum arz etmektedir. İbn Haldun'un da ifade ettiği üzere “iklimlerin, millet asabiyelerinin, Ümran'ın, su kaynaklarının, sıcaklığın verdiği rehavet ile soğukluğun getirdiği zoraki dinamizm bir ülkenin ve milletin kaderini” belirlemektedir. Bu bağlamda mekân ve duygu ilişkisel bir durum arz etmektedir. Bu durum elbette birçok anlamda tartışılabilir.
Neden bazı mekânlar bize zevk, korku, üzüntü ve iğrenme duygularını yaşatmaktadır ya da bazı mekânlar bizde neden tüketim arzusu uyandırmakta, geçmişe nostaljik bir yolculuğa sebep olmaktadır? Tüm bunlar insanoğlunun her daim bir mekân içerisinde olduğunu ve aslında insanoğlunun serüveninin mekânların serüveni olduğunu gözler önüne sermektedir. Bireyin, toplumun ya da mekânın bakışının arkasında gizli olan nedir? Bireyin duyguları sürekli his ve değişime açık mıdır? Bu sorular bağlamında bakıldığında aslında sorgulamaya çalıştığımız şey bir bilinç ve duygu coğrafyasıdır. Çünkü değişen her coğrafya aynı zamanda beraberinde bir bilinç ve hissiyat değişikliğini de getirmektedir. Bu anlamda, öznesi insan olan her coğrafyanın veya sosyal alanın farklı bir toplumsal hafıza ve duygu durumuna sahip olduğu görülmektedir. Sosyolojik bir gözle bakıldığında mekânsal bir değişim toplumsal belleğin ve toplumsal üretimin değişimi ile ilintili bir durum arz etmektedir. İbn Haldun'un da ifade ettiği üzere “iklimlerin, millet asabiyelerinin, Ümran'ın, su kaynaklarının, sıcaklığın verdiği rehavet ile soğukluğun getirdiği zoraki dinamizm bir ülkenin ve milletin kaderini” belirlemektedir. Bu bağlamda mekân ve duygu ilişkisel bir durum arz etmektedir. Bu durum elbette birçok anlamda tartışılabilir.