Connie, zihinsel yetenekleri çok gelişmiş, hayat dolu bir kadındır. Ama bu özellikleri "düzen"e sürekli yenik düşmesini engelleyememiştir. Sevdiği insanlar devlet ya da ölüm tarafından elinden alınmış; bütün bunların yanı sıra, şiddet eğilimleri göstermeye başladığı için tımarhaneye kapatılmıştır. Bu kez de doktorlar, üzerinde deney yapmak isterler. Karşı koyar ve zihin gücüyle ilişkiye geçtiği bir ütopya halkının yardımıyla mücadeleye girişir. Romanda bütün bunlar olurken, aslında bir yandan da, son yıllarda birçok radikal düşünürün, feminist ve yeşillerin sorguladığı modern toplumun vazgeçilmez diye sunduğu kurum ve anlayışların da eleştirisi yapılmaktadır. Ütopyada çekirdek aile, devlet, hapishane, hastane, okul ve çocukluk gibi kurumların hiçbiri yoktur; üretim kadar doğanın dengesini gözetmek de önemlidir; deliliğe kontrol edilmesi gereken bir süreç olarak değil, herkesin yaşayabileceği öğretici bir deneyim olarak bakılır; en çok zaman insan ilişkilerinin ve onun bir türevi olarak düşünülen siyasal kararların tartışılmasına ayrılır; cinsel ilişkilerde özgürlük kadar kıskançlığa da yer vardır... Erkeklerin çocuk emzirerek annelik duygusunu tattığı, böylece daha sevecen ve şefkatli olduğu; yarışmamanın erdem kabul edildiği; doğayı onarmak ve savunmak için "nehir doktoru", "toprak avukatı" gibi mesleklerin olduğu bir ütopyadır bu. Romanın en önemli özelliği ise gelecek özleminin gerçekleşmesi için aktif bir mücadele ve yaratıcılık faaliyeti içinde olmanın önemine işaret etmesidir. "Marge Pierce, çağdaş edebiyatın en güçlü feminist kalemlerinden biri; Zamanın Kıyısındaki Kadın da onun en güçlü ve etkili yapıtı. Roman öncelikle içinizi nefretle dolduracak, Connie’nin acısını derinliklerinizde hissedeceksiniz ve ona bu acıyı çektiren tüm dengeleri sorgulayacaksınız. Ardından bu muhteşem kadın ütopyasının esintisini yakaladığınız anda ışıltılı bir umut da belirecek. Piercy hiç de ‘yumuşak başlı’ bir yazar değil; bu güçlü ‘siyasi bilimkurgu’ romanında, edebiyatı feminizme, feminizmi edebiyata kurban etmeden, kışkırtıcılığın doruğuna çıkmış. Zamanın Kıyısındaki Kadın, pek çok kadın okurun başucu kitapı olmayı güvence altına aldığı gibi, erkek okurlar için unutulmaz olmayı da hedefliyor; etkisi kesinlikle kadın okurlarla sınırlanamaz. Kaçırmayın..."
Connie, zihinsel yetenekleri çok gelişmiş, hayat dolu bir kadındır. Ama bu özellikleri "düzen"e sürekli yenik düşmesini engelleyememiştir. Sevdiği insanlar devlet ya da ölüm tarafından elinden alınmış; bütün bunların yanı sıra, şiddet eğilimleri göstermeye başladığı için tımarhaneye kapatılmıştır. Bu kez de doktorlar, üzerinde deney yapmak isterler. Karşı koyar ve zihin gücüyle ilişkiye geçtiği bir ütopya halkının yardımıyla mücadeleye girişir. Romanda bütün bunlar olurken, aslında bir yandan da, son yıllarda birçok radikal düşünürün, feminist ve yeşillerin sorguladığı modern toplumun vazgeçilmez diye sunduğu kurum ve anlayışların da eleştirisi yapılmaktadır. Ütopyada çekirdek aile, devlet, hapishane, hastane, okul ve çocukluk gibi kurumların hiçbiri yoktur; üretim kadar doğanın dengesini gözetmek de önemlidir; deliliğe kontrol edilmesi gereken bir süreç olarak değil, herkesin yaşayabileceği öğretici bir deneyim olarak bakılır; en çok zaman insan ilişkilerinin ve onun bir türevi olarak düşünülen siyasal kararların tartışılmasına ayrılır; cinsel ilişkilerde özgürlük kadar kıskançlığa da yer vardır... Erkeklerin çocuk emzirerek annelik duygusunu tattığı, böylece daha sevecen ve şefkatli olduğu; yarışmamanın erdem kabul edildiği; doğayı onarmak ve savunmak için "nehir doktoru", "toprak avukatı" gibi mesleklerin olduğu bir ütopyadır bu. Romanın en önemli özelliği ise gelecek özleminin gerçekleşmesi için aktif bir mücadele ve yaratıcılık faaliyeti içinde olmanın önemine işaret etmesidir. "Marge Pierce, çağdaş edebiyatın en güçlü feminist kalemlerinden biri; Zamanın Kıyısındaki Kadın da onun en güçlü ve etkili yapıtı. Roman öncelikle içinizi nefretle dolduracak, Connie’nin acısını derinliklerinizde hissedeceksiniz ve ona bu acıyı çektiren tüm dengeleri sorgulayacaksınız. Ardından bu muhteşem kadın ütopyasının esintisini yakaladığınız anda ışıltılı bir umut da belirecek. Piercy hiç de ‘yumuşak başlı’ bir yazar değil; bu güçlü ‘siyasi bilimkurgu’ romanında, edebiyatı feminizme, feminizmi edebiyata kurban etmeden, kışkırtıcılığın doruğuna çıkmış. Zamanın Kıyısındaki Kadın, pek çok kadın okurun başucu kitapı olmayı güvence altına aldığı gibi, erkek okurlar için unutulmaz olmayı da hedefliyor; etkisi kesinlikle kadın okurlarla sınırlanamaz. Kaçırmayın..."