Adil Yıldırım dört kitaplık bir serinin ilk kitabı olan Zamanın Sessiz Ruhu ile yaşanan her şeyin bir sebebi olduğunu, yani hayatta tesadüf diye bir şey olmadığını, sürükleyici bir hikâyeyle anlatıyor okura. Roma, İstanbul ve Bodrum üçgeninde geçen, okumaya başlayanın kolay kolay elinden bırakmayacağı bu spiritüel roman, aynı zamanda aşka ve dostluğa, bambaşka bir pencereden bakmamızı sağlıyor.
“Bir şey ya yakındır ya da uzak, ya ağırdır ya da hafif, ya büyüktür ya da küçük. Bir şeyin yakın olduğunu anlayabilmek için uzağa ihtiyacımız vardır. Bu iki algının bir tanesine ‘iyi’ diğerine ‘kötü’ diyebilir miyiz? Onları, yani zıtlıkları yaşamak ve tecrübe etmek, bizi onları aşan başka bir bilgiye, yani onları var eden ana ve bütünsel bir bilgiye ulaştırır. Bu da mesafe bilgisidir. Hayatı ‘ya’ , ‘ya da’ karşıtlığından ibaret olarak ele almak, bizi mutsuz eder.”
Adil Yıldırım dört kitaplık bir serinin ilk kitabı olan Zamanın Sessiz Ruhu ile yaşanan her şeyin bir sebebi olduğunu, yani hayatta tesadüf diye bir şey olmadığını, sürükleyici bir hikâyeyle anlatıyor okura. Roma, İstanbul ve Bodrum üçgeninde geçen, okumaya başlayanın kolay kolay elinden bırakmayacağı bu spiritüel roman, aynı zamanda aşka ve dostluğa, bambaşka bir pencereden bakmamızı sağlıyor.
“Bir şey ya yakındır ya da uzak, ya ağırdır ya da hafif, ya büyüktür ya da küçük. Bir şeyin yakın olduğunu anlayabilmek için uzağa ihtiyacımız vardır. Bu iki algının bir tanesine ‘iyi’ diğerine ‘kötü’ diyebilir miyiz? Onları, yani zıtlıkları yaşamak ve tecrübe etmek, bizi onları aşan başka bir bilgiye, yani onları var eden ana ve bütünsel bir bilgiye ulaştırır. Bu da mesafe bilgisidir. Hayatı ‘ya’ , ‘ya da’ karşıtlığından ibaret olarak ele almak, bizi mutsuz eder.”