“Gördüğüm şeylere inanmasalar bile anlatmaktan zevk duyuyorum”
Mimar-ressam Cihat Burak’ın ölümünün ardından kitaplaştırılan ve çoğu ilk kez yayımlanan öyküleri bir araya getiren Zenci Kalınız!, “Hayat yürüyor, her şey değişip akıyor; bu hal beni hayran bırakıyordu” diyen yazarın kült eserlerinden biri... Cardonlar ve Yakutiler’de olduğu gibi, gündelik yaşamdan sahneleri, anılarında yer etmiş mekânları ve karakterleri, hatta tarihi kahramanları öykülerinin odağına taşıyan Cihat Burak, gerçek ve kurgu arasındaki oynak zemini eleştirel-ironik üslubuyla adımlıyor: Eski konaklar, karanlık bahçeler, sürüngenler, akbabalar, kâbuslar, deli kızlar...
Kendi “canavarlarını” yaratan bir dünyadan çok yönlü bir sanatçının evrenine yansıyanlar.
Bugün artık silik bir hayal gibi yıllarca orada burada dolaştığımı, panayırlarda parayla gösterildiğimi, hamam külhanlarında, köprü altlarında serserilerle beraber yattığımı, yatırıldığımı hatırlıyorum!.. Şimdi rahatım artık, bir hastahane müzesinin şu gördüğünüz rafında, ispirto dolu şişeler içindeki hilkat acubeleri arasında eski günlerimi anımsatan bir vakarla mumyalanmış durumda oturmaktayım.
“Gördüğüm şeylere inanmasalar bile anlatmaktan zevk duyuyorum”
Mimar-ressam Cihat Burak’ın ölümünün ardından kitaplaştırılan ve çoğu ilk kez yayımlanan öyküleri bir araya getiren Zenci Kalınız!, “Hayat yürüyor, her şey değişip akıyor; bu hal beni hayran bırakıyordu” diyen yazarın kült eserlerinden biri... Cardonlar ve Yakutiler’de olduğu gibi, gündelik yaşamdan sahneleri, anılarında yer etmiş mekânları ve karakterleri, hatta tarihi kahramanları öykülerinin odağına taşıyan Cihat Burak, gerçek ve kurgu arasındaki oynak zemini eleştirel-ironik üslubuyla adımlıyor: Eski konaklar, karanlık bahçeler, sürüngenler, akbabalar, kâbuslar, deli kızlar...
Kendi “canavarlarını” yaratan bir dünyadan çok yönlü bir sanatçının evrenine yansıyanlar.
Bugün artık silik bir hayal gibi yıllarca orada burada dolaştığımı, panayırlarda parayla gösterildiğimi, hamam külhanlarında, köprü altlarında serserilerle beraber yattığımı, yatırıldığımı hatırlıyorum!.. Şimdi rahatım artık, bir hastahane müzesinin şu gördüğünüz rafında, ispirto dolu şişeler içindeki hilkat acubeleri arasında eski günlerimi anımsatan bir vakarla mumyalanmış durumda oturmaktayım.