“Zeytindağı, Cumhuriyet devri edebiyatının en büyük hadiselerinden biridir.”
Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU
Falih Rıfkı Atay’ın imparatorluğun yıkılışını kaleme aldığı, herkesin defalarca okuduğu Zeytindağı, bu dönemin ve bu coğrafyadaki gözlemlerinin eseridir. Bu eser açık konuşan, kendini dahi hafiften eleştiren bir üsluba sahipti. Zeytindağı, dönemin bir muhasebeydi. Falih Rıfkı Atay’ın sürükleyici, zengin muhtevalı, zıt görünüm ve olaylara dayanarak tezlerini savunan bir üslubu vardır.
Prof. Dr. İlber ORTAYLI
Dört yıl süren bir savaş nasıl hatırlanır? Bunun tek bir yolu yordamı olmasa gerek. Ancak Türkiye’de özellikle Birinci Dünya Savaşı’nın hatırlanmasıyla ilgili çok çetrefil ve girift bir durum var. Türkiye halen bu savaşın Çanakkale gibi bazı bölümleriyle yatıp kalkarken, Falih Rıfkı Atay’ın önce Ateş ve Güneş, sonra Zeytindağı’nda anlattığı Suriye cephesi, sondaki bozgunun etkisiyle olsa gerek adeta yok sayılır. Atay, bu iki kitapta, aynı malzemenin iki ayrı dönemde nasıl farklı hatırlanacağını bize gösterir. Cüneyt Tandoğan’ın Zeytindağı’nın farklı yıllardaki basımları üzerinden yürüttüğü eleştirel karşılaştırma ise, hafıza ve hatırlamanın her yeni dönemde yeniden konumlandırılması gerektiğini iyice anlamamızı sağlar. Tandoğan’ın ortaya çıkardığı bu ilginç yayın, Atay’ın eserlerini sadece tarihe tanıklık açısından değil, hatırlama ve hatırlananı yazmanın metinsel değeri üzerinden de yeniden düşünmemizi sağlayacak.
Yrd. Doç. Dr. Erol KÖROĞLU
Boğaziçi Üniversitesi
I. Dünya Savaşı tarihi ortalama okur açısından hâlâ ‘kapalı kutu’ sayılır. Hâlâ savaşın rezilliğini, verilen kayıpları bir ‘ruh’ ile açıklamak isteyenler çok. 1918’de cepheden dönen Falih Rıfkı, tren istasyonundaki askerlere “Benim Ahmed’i gördünüz mü?” diye soran köylü kadınını ve kendi çaresizliğini şöyle anlatır: “Ahmed’i ne için harcadığımızı bir söyleyebilsek, onunla ne kazandığımızı bir anaya anlatabilsek, onu övündürecek bir haber verebilsek... Fakat biz Ahmed’i kumarda kaybettik!”
Falih Rıfkı’nın anıları sadece yüz yıl öncesini değil, içinde yaşadığımız günleri de anlamak için çok yararlı...
Prof. Dr. Ayhan AKTAR
İstanbul Bilgi Üniversitesi
“Zeytindağı, Cumhuriyet devri edebiyatının en büyük hadiselerinden biridir.”
Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU
Falih Rıfkı Atay’ın imparatorluğun yıkılışını kaleme aldığı, herkesin defalarca okuduğu Zeytindağı, bu dönemin ve bu coğrafyadaki gözlemlerinin eseridir. Bu eser açık konuşan, kendini dahi hafiften eleştiren bir üsluba sahipti. Zeytindağı, dönemin bir muhasebeydi. Falih Rıfkı Atay’ın sürükleyici, zengin muhtevalı, zıt görünüm ve olaylara dayanarak tezlerini savunan bir üslubu vardır.
Prof. Dr. İlber ORTAYLI
Dört yıl süren bir savaş nasıl hatırlanır? Bunun tek bir yolu yordamı olmasa gerek. Ancak Türkiye’de özellikle Birinci Dünya Savaşı’nın hatırlanmasıyla ilgili çok çetrefil ve girift bir durum var. Türkiye halen bu savaşın Çanakkale gibi bazı bölümleriyle yatıp kalkarken, Falih Rıfkı Atay’ın önce Ateş ve Güneş, sonra Zeytindağı’nda anlattığı Suriye cephesi, sondaki bozgunun etkisiyle olsa gerek adeta yok sayılır. Atay, bu iki kitapta, aynı malzemenin iki ayrı dönemde nasıl farklı hatırlanacağını bize gösterir. Cüneyt Tandoğan’ın Zeytindağı’nın farklı yıllardaki basımları üzerinden yürüttüğü eleştirel karşılaştırma ise, hafıza ve hatırlamanın her yeni dönemde yeniden konumlandırılması gerektiğini iyice anlamamızı sağlar. Tandoğan’ın ortaya çıkardığı bu ilginç yayın, Atay’ın eserlerini sadece tarihe tanıklık açısından değil, hatırlama ve hatırlananı yazmanın metinsel değeri üzerinden de yeniden düşünmemizi sağlayacak.
Yrd. Doç. Dr. Erol KÖROĞLU
Boğaziçi Üniversitesi
I. Dünya Savaşı tarihi ortalama okur açısından hâlâ ‘kapalı kutu’ sayılır. Hâlâ savaşın rezilliğini, verilen kayıpları bir ‘ruh’ ile açıklamak isteyenler çok. 1918’de cepheden dönen Falih Rıfkı, tren istasyonundaki askerlere “Benim Ahmed’i gördünüz mü?” diye soran köylü kadınını ve kendi çaresizliğini şöyle anlatır: “Ahmed’i ne için harcadığımızı bir söyleyebilsek, onunla ne kazandığımızı bir anaya anlatabilsek, onu övündürecek bir haber verebilsek... Fakat biz Ahmed’i kumarda kaybettik!”
Falih Rıfkı’nın anıları sadece yüz yıl öncesini değil, içinde yaşadığımız günleri de anlamak için çok yararlı...
Prof. Dr. Ayhan AKTAR
İstanbul Bilgi Üniversitesi