Ziya Gökalp, çağdaş Türk düşüncesi yelpazesinde kayda değer bir yere sahip olmasına rağmen önemi ve etkileri ölçüsünde tenkit çalışmalarının konusu olmamıştır. Özellikle II. Meşrutiyet devrinin güçlü ve canlı fikir-siyaset ortamında böyle ciddi bir eksikliği ilk bakışta anlamak kolay değilse de Gökalp’in İttihat ve Terakki ile olan doğrudan bağları ve kendi muhalifleri karşısında aldığı pasif ve dolaylı tavır bu eksikliği anlamamızı kısmen mümkün kılabilir.
Elinizdeki kitapla Türk kültür hayatına kazandırılan Hüseyin Kâzım Kadri’nin tenkitleri ve değerlendirmeleri, Gökalp’in Türkçülüğün Esasları kitabıyla sınırlı da olsa bu konuda bir boşluğu dolduracak özelliklere sahip olması açısından önemlidir.
Müellif tenkitlerini serdederken bizzat şahidi ve kısmen aktörü olduğu II. Meşrutiyet ve erken Cumhuriyet devrinin dinamiklerine, kendi şahsî tecrübelerine ve Gökalp’le olan münasebet ve müzakerelerine de atıfta bulunmaktadır.
Ziya Gökalp, çağdaş Türk düşüncesi yelpazesinde kayda değer bir yere sahip olmasına rağmen önemi ve etkileri ölçüsünde tenkit çalışmalarının konusu olmamıştır. Özellikle II. Meşrutiyet devrinin güçlü ve canlı fikir-siyaset ortamında böyle ciddi bir eksikliği ilk bakışta anlamak kolay değilse de Gökalp’in İttihat ve Terakki ile olan doğrudan bağları ve kendi muhalifleri karşısında aldığı pasif ve dolaylı tavır bu eksikliği anlamamızı kısmen mümkün kılabilir.
Elinizdeki kitapla Türk kültür hayatına kazandırılan Hüseyin Kâzım Kadri’nin tenkitleri ve değerlendirmeleri, Gökalp’in Türkçülüğün Esasları kitabıyla sınırlı da olsa bu konuda bir boşluğu dolduracak özelliklere sahip olması açısından önemlidir.
Müellif tenkitlerini serdederken bizzat şahidi ve kısmen aktörü olduğu II. Meşrutiyet ve erken Cumhuriyet devrinin dinamiklerine, kendi şahsî tecrübelerine ve Gökalp’le olan münasebet ve müzakerelerine de atıfta bulunmaktadır.