Zoraki Göç 2 Cilt Takım

Stok Kodu:
9786257613484
Boyut:
13x20
Sayfa Sayısı:
1272
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2021-06
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Kategori:
%30 indirimli
1.270,00TL
889,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 108,66TL
KARGO BEDAVA
Temin süresi 2-5 gündür.
9786257613484
929404
Zoraki Göç 2 Cilt Takım
Zoraki Göç 2 Cilt Takım
889.00

Yağmur dinmiş, yorgun çiselemesi de bitmişti. Ufkun üstündeki bulutlu gökte kızgın güneş alıcı ışıklarını aşağıya; dal, böcek, taş ve toprağa salarken sabah olmuştu. Yaz zamanıydı, doğa renk cümbüşüne dönmüştü. Serçeler şen şakrak daldan dala atlayarak, coşkuyla yaşanan mekânda yerlerini almışlardı. Böcekler, karıncalar, gökte gezinen bulutlar, birden bastıran sıcaklarda yerlerinde duramıyorlardı.
Bozkırda beliren dört atlı, yorgun, ıslak, altlarındaki atları çatlatırcasına dörtnala sürmekteydiler. Atlar, vadiye rüzgardan da hızlı, nallarından şimşekler çıkartarak uçar gibi girmişlerdi. Çakırdikenleri, bodur çalılar, atların toynaklarını yaralamıştı. Kulaklarını geriye atarak yola devamda isteksizliklerini diretiyorlardı sürücülerine. Önde giden, dizginlerini çekerek atını yavaşlatırken; "Atları dinlendirmemiz gerek. Hem biz de biraz dinlenmiş oluruz," dedi. Öteki üç atlı, hiç konuşmadan homurtu şeklinde "Olur," yanıtı verdiler. Konuşmaya güçleri kalmamıştı.

 

  • Ermeniler, katliam yaptıktan sonra, şeytanın bile aklına gelmeyecek bir yaygaraya başlıyorlardı. Çığlık çığlığa, "Türkler bize saldırdı, kendimizi korumak zorunda kaldık. Yok mu bizi kurtaran! Ermeni ırkını yok ediyorlar!" İstisnasız bütün yabancı elçiliklere haber veriyorlardı. Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde de gazete ve dergilere yaygara kopararak demeçler veriyor, "Katliama uğruyoruz yetişin!” şeklinde haberlerin basılmasını, kendilerinin katlettikleri Türk ve Kürtlere ait fotoğrafların, katledilen Ermeni masumlar olarak yayınlanmasını sağlamayı ihmal etmiyorlardı. 1915 ve 1916 yılları, Müslüman tebanın Ermenilerce kıyımının arttığı yıllar oldu.

Yağmur dinmiş, yorgun çiselemesi de bitmişti. Ufkun üstündeki bulutlu gökte kızgın güneş alıcı ışıklarını aşağıya; dal, böcek, taş ve toprağa salarken sabah olmuştu. Yaz zamanıydı, doğa renk cümbüşüne dönmüştü. Serçeler şen şakrak daldan dala atlayarak, coşkuyla yaşanan mekânda yerlerini almışlardı. Böcekler, karıncalar, gökte gezinen bulutlar, birden bastıran sıcaklarda yerlerinde duramıyorlardı.
Bozkırda beliren dört atlı, yorgun, ıslak, altlarındaki atları çatlatırcasına dörtnala sürmekteydiler. Atlar, vadiye rüzgardan da hızlı, nallarından şimşekler çıkartarak uçar gibi girmişlerdi. Çakırdikenleri, bodur çalılar, atların toynaklarını yaralamıştı. Kulaklarını geriye atarak yola devamda isteksizliklerini diretiyorlardı sürücülerine. Önde giden, dizginlerini çekerek atını yavaşlatırken; "Atları dinlendirmemiz gerek. Hem biz de biraz dinlenmiş oluruz," dedi. Öteki üç atlı, hiç konuşmadan homurtu şeklinde "Olur," yanıtı verdiler. Konuşmaya güçleri kalmamıştı.

 

  • Ermeniler, katliam yaptıktan sonra, şeytanın bile aklına gelmeyecek bir yaygaraya başlıyorlardı. Çığlık çığlığa, "Türkler bize saldırdı, kendimizi korumak zorunda kaldık. Yok mu bizi kurtaran! Ermeni ırkını yok ediyorlar!" İstisnasız bütün yabancı elçiliklere haber veriyorlardı. Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde de gazete ve dergilere yaygara kopararak demeçler veriyor, "Katliama uğruyoruz yetişin!” şeklinde haberlerin basılmasını, kendilerinin katlettikleri Türk ve Kürtlere ait fotoğrafların, katledilen Ermeni masumlar olarak yayınlanmasını sağlamayı ihmal etmiyorlardı. 1915 ve 1916 yılları, Müslüman tebanın Ermenilerce kıyımının arttığı yıllar oldu.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat